Liderlik

Posted on Oca 9, 2009 in Yazılar

Lider olunmaz Lider mi doğulur? Öyleyse Büyük Atatürk neden bunca kitabı okuyup, kendini bunca geliştirme gayreti içinde olmuştur?

Vizyoner Liderlik

Liderlik günümüzde kavramsal anlamı ile vizyon-hareket ve ruh ile ortak olarak kullanılmaktadır. İster küçük, ister büyük olsun tüm şirketlerde 3 tip insan tarafından yönetilir. Bunlar;

  1. Lider
  2. Yönetici
  3. Teknisyen

Lider, gününün %60ını şirketini stratejik hedefine götürecek çalışmalara ayırır. Yeni açılımlar yaratır, idari işler ve zaman yiyiciler onu etkilemez. Çok duyulan tabiriyle karizmatiktir, dış görünüşüne önem verir, tarzı vardır. Doğru işleri yapar ve bunları yapma şekli daima farklıdır. Yol göstericidir. Çalışanlarından kendisinin yapmadığı ya da yapamayacağı hiçbir şeyi istemez. Tutarlıdır. Çalışırken sadece işi vardır. Başkalarının araya girmesine izin vermez. Sıkılgan, yenilmiş, yorgun, hasta bir ruh hali asla taşımaz. Daima enerjik ve başarıya aç, hırslı ve güçlü bir ruh hali taşır. Tüm ekibi, sadece stratejik hedefe yönelik çalışmalar için yönlendirir, güvenir, işleri delege eder ve hata yapmalarına izin verir. Çalışanlar değişir ama o hep orada olacağı hissini vermiştir. Dakiktir. Sözüne sadıktır, verdiği sözleri asla unutmaz. Aranmak, rahatsız edilmek istemez. Ekibine verdiği güç ve güvenle tüm problemler o olmadan da çözülür. Sorun değil, çözüm odaklı çalışanlar ister ve kurgular. Kararlı yapısı ile güçlüklerin üzerine gider, çalışanlarından birisi, birgün bir yardım isterse, asla kendisi yapmaz, yapılması konusunda orada olacağını hissettirir.

Kısacası günümüzün lider yöneticisi, dış görünüşü, taşıdığı ruh hali ve davranışlarıyla daima çalışanlarına örnek olur. İşlerle ilgilenmez, daha büyük resmin peşindedir. İşin üzerinde çalışır. Kendisi ve çalışanlarının eğitimine önem verir, insanların ancak eğitimle bir yere gideceğini, iyi eğitilmiş çalışanların ise daha bağımsız, kendine güvenen ve daha sorun çözen çalışanlar olduğunu bilir. Böylece kendisi hiç aranmadığı zamanlarda bile duyduğu özgüven ile işlerin yürüdüğünü bilir. Kendisi, şirketi ve çalışanları için daima en iyisini ister. Bilir ki, şirketler sadece standartlarıyla büyür.

Yönetici, gününün %60ını şirkette çıkan problemleri çözmek için harcar. Kalan zamanında ise sohbet ederek ve yaptığı önemli işleri anlatarak, ne kadar öenmli olduğu hissini uyandırmak ister. Yardım alır, direktif alır ve sadece işleri doğru yapmaya çalışır. Onun için önemli olan doğru olanın değil, verilenin yapılmasıdır. İnsanlar üzerinde etkisi zayıftır. Günlük rutinin dışına çıkamaz, çıkarsa şirketin batacağını düşünür. Bilinçaltında birşeyler daima onun hatırlanması gerektiğini aksi takdirde önemsiz birisi olduğunu söyler durur. Bu nedenle daima problem çıksın ister, çıksın ki o çözebilesin. Özellikle tatillerde, seyahatlerde aranmak ister, böylece eşi, çocukları ve komşuları da onun ne kadar önemli olduğunu görebilir. İşlerle ilgilenir. Sorunları çözer, ta ki, yeni sorun çıkana kadar. İşin içinde çalışır.

Kısacası günümüz yöneticisi, direktif almaya alışık olduğu için sadece, direktif verir, önüne konan problemleri çözer. Asla yapamayacağı şeyleri çalışanlarından bekler. Örnek olmaz, o müdürdür, yöneticidir, ayrıcalıkları vardır. Kurallara uymaz, uyulmadığında köpürür. Geç gelebilir, erken çıkabilir, yemeğini odasında yiyebilir. Cani istediği zaman telefonuyla çalışanları yanına çağırır ve olmayan şeyler için bağırıp, çağırır. Tüm bunlar onun kendini daha önemli hissetmesi içindir. Kendini geliştirmez, az okur, çok televizyon seyreder. Düşük profil bir yaşam tercihidir. Bilir ki, şirketler sadece masrafların kısılmasıyla büyür.

Teknisyen ise sadece öğrendiği işi yapar. O onun en iyi yaptığı iştir. Hatalı yapsa bile kabul etmez, şirkete birşey katmaz. Ne direktif alabilir, ne de verebilir. İnsanların üzerindeki etkisi neredeyse hiç yoktur. Herşeyden etkilenir, krizler, döviz piyasası, borsa, çalışanların kendi aralarında tartışması, müşterilerin sipariş iptali, bozulan fotokopi makinası. Bunlar neden onun başına gelmektedir. Onun istediği sadece öğrendiği işi doğru yapmaktır. Şirketinde ya da sorumlu olduğu bölümde problem istemez. Çıksa da örtbas eder. İlişkileri zayıftır, konuşmak yerine çekmecelerine mektup bırakmayı tercih eder. Masasının üzeri kirliyse temizlikçi gelene kadar bekler, gelmezse kendisi yapabilir. O işi de kendisi gayet güzel yapabilir.

Bu tip idareciler, şirketlerde küçük departmanlarda belirli proje sorumlulukları dışında hiçbir sorumluluk altına giremez. Onlara yöneticilik vasfı yüklenmemiştir. Çoğu durumda onlara sorumluluk vermeden daha iyi çalıştırılabilirler.

Ben bunlara Atatürk’ten Liderlik Sırları kitabından bir alıntı eklemek istiyorum.

Çanakkale savaşındaki gündönümü Mustafa Kemal’in şu önemli sözleriyle olmuştur. Cephanesi biten askere, karşı tepenin alınması gerektiğini, aksi takdirde savaşın birkaç saat içinde kaybedileceğini söyler. Aldığı cevap;

-cephanemiz bitti

-cephaneniz yoksa süngünüz var.

Asker şaşırır, ve Mustafa Kemal “süngü tak!” emrinin hemen sonrasında şu tarihi sözleri söyler.

-yağmur, yağmurdan korkanı daha çok ıslatır.

Ve kurşun yağmuruna rağmen elinde tabancasıyla siperden ilk o çıkar ve düşmana doğru koşmaya başlar. Kumandanlarının ileri atıldığını gören askerler de siperlerinden fırlayarak, o alınamaz tepeyi 15 dakikada alır ve savaş lehimize doğru yön değiştirir.

Alınacak ders, liderin hedefe gitmek için önüne çıkan her engeli ve güçlüğü, cesaretle ve kararlılıkla aşacağıdır. Ancak lider emir vermez, yol gösterir ve örnek olursa, arkadan gelenlerin eylemi kabul etmeleri ve uygulamaları kolaylaşır. O gün orada Enver Paşa olsaydı yapacağı hareket aynen şöyle olacaktı. Cephanesi biten askeri bulundukları yerden boşaltacak, başka bir tepeye çekecek, daha sonra savaşın tekrar kendi lehine dönmesi için dua edecekti. Ona bir soru sorulduğunda ise verilecek cevap çok basitti. “ne yapabilirdim, cephanemiz yok ve düşman sayıca üstün, tüm askerleri orada telef mi etseydim?” Enver Paşa bir yöneticiydi, kendince mantıklı olan birçok karar, Türk Silahlı Kuvvetlerine çok pahalıya patladı.

Mustafa Kemal ise bir liderdi, tüm dünyanın en ahmakça olarak kabul ettiği işleri başardı, halk yığınlar olarak sevgiyle peşinden sürüklendi, ve daima onların yanında olduğu hissini onlara verdi.

Lider için önemli olan tek şey hedefe ilerlemektir. Hedefe doğru gitmeyeceksek ölüm daha şereflidir.

“ya istiklal, ya ölüm!”

Serter Karataban 15.06.2009