Uzunca bir aradan sonra, geçen ay yazdığım bir yazıyla merhaba diyorum bloguma. Teamfores olmak…

Posted on Tem 14, 2013 in Yazılar

TEAMFORES OLMAK

Geçtiğimiz Cumartesi, Fores Mimarlık’ın ilk kurulduğu günü tam onaltı yılı geride bıraktık. 1 Haziran 1997. Dile kolay çünkü bazılarınız henüz küçücük bir çocukken kurulmuş bir şirket bu.

Geçen süre zarfında bir sürü şirket kuruldu, bazıları kapandı, birçok kişi geldi, geçti; bazıları ortaklarımız oldu. Üç kez bulunduğumuz mekan değişti, yeni ofislerimiz oldu, mevcut yerlerimizi eskittik defalarca ve yeniledik. Yüzlerce müşterimiz oldu-bazıları hala müşterimiz- birçoğuyla sıkı dostluklar kurduk. Taşeronlarımız ve bize çalışanlar aile dostlarımız, abilerimiz, kardeşlerimiz oldular, bazılarıyla beraber Fores şemsiyesi altında çalışmaya bile başladık. Çevremizden ya da bünyemizden yüzlerce kişiye iş bulduk, bizden ayrılan sayısız arkadaşımıza iş kurması için yardımcı olup, iş gönderdik. Onlarca öğrenciye staj imkanı sunduk, sorumluluk verdik, eğittik. Geçen yıllar içerisinde (bugünün para birimiyle söylüyorum) milyonlarca lira vergi verdik, iş verdik. Muhasebe departmanı dışında kimse bilmiyordur ama her yıl en az 5 çocuğa burs veriyoruz, bir sürü okula, aileye yardım yapıyoruz. 

Bana dışarıda zaman zaman soruyorlar, “Teamfores’in misyonu ne, vizyon bildirgen var mı?” diye. Yok. Evet yok. Eskiden oturup, yazmaya kalkardım, ama hayat bana bunların yazmadan da yapılabildiğini, kurumların da insanlar gibi kendilerine yol haritası belirleyip, o yolda gidebildiğini gösterdi. Zaman zaman saptık, yoldan çıktık, hatalar yaptık ama her nasılsa hep aynı çizgiye-ize geri döndük. Başarı, nedir acaba? Araştırdığım en derin konu bu, anlamı değişken ve ben galiba bunca yıl sonra bunu kendim ve TEAMFORES için buldum. Para kazanmak, şirketi büyütmek, ünlü olmak, aileyi-arkadaşları-işiaynı potada aynı memnuniyet seviyelerinde tutmak. Tüm bunlar klişe ve bizi de yanıltan söylemler. Ben bunları yapmadım, yapamadım ama yine de mutluyum ve başarılı oldum diyebiliyorum. Neden mi?

Kurduğum günden bu yana Fores Mimarlık aynı çizgide gitti, inişler ve çıkışlarla. Tüm bu yıllar içerisinde benim için tek önemli şey, yaptığım her işi, attığım her adımı kendimi vererek yaptım ve attım. Başkası için önemli olan hiçbir şey benim için önemsiz olmadı. Aldığım her işi aynı cidddiyet ve sorumlulukla yapma gayreti içinde oldum hep. Bu sorumluluk önce müşterilere sonra da siz çalışma arkadaşlarıma karşı. Çok hatam oldu ama her defasında “evet hata yaptım ama öylesine yapmadım” diyebildim. Boşvermedim ama vazgeçmeyi bildim. Başkasının parasını harcarken ki-hep öyle oldu- “nasılsa benim param değil” demedim, bilakis daha hassas ve özenli davrandım. Başkasının parasını her zaman kendi paramdan daha sıkı korudum, başkalarının emeğine kendi emeğimden daima daha fazla saygı duydum. Sert mizaçlı, mücadeleci, sabırsız, zorlayıcı ve kendine fazla güvenen (inşallah kibire kaçmıyordur) birisi olmama rağmen kimseyle ciddi kavga etmemeye, kırmaktansa kırılmaya, dost kaybetmektense para kaybetmeye özen gösterdim. Daima inançlı oldum, asla aşırı dindar olmadım.

Ne mi oldu böyle olunca? Hiçbir şey kaybetmedim. Para, mekan, şan-şöhret önemsiz kaldı, ama eksikliklerini asla hissetmedim. Hiçbir zaman küçük hesaplar peşinde olmadım, hesap dahi yapmadım. Çalışarak ve onurlu olarak tüm bunların olabileceğini gördüm, öğrendim. Çok basit iki erdem. Tamamen sonradan edinilebilecek vasıflar, istersen olur. Sütten çıkmış ak kaşık değilim gerektiğinde her şeyden vazgeçtim ama çalışmaktan ve verdiğim sözü tutma çabamdan, her işi aynı özen ve önemle yapma tutkumdan asla vazgeçmedim.

İşte TEAMFORES’in vizyonu da, misyonu da, başarısı da budur. Biliyorum ki, siz de aynı özeni ve samimiyeti gösterdiğinizde yine sadece siz kazanacaksınız ve hissedeceğiniz başarı ve tatmin duygusu en büyük motivasyonunuz olacak. Emin olun; başkalarını kırmamak, vaktinizi doldurmak için, gösteriş olsun diye ya da görev gereği yaptığınız herşey sonunda size mutsuzluk ve sorun getirecektir. Hayat öylesine yaşamak için çok kısa, insanlar da sandığınızdan daha değerlidir. Bu durumu bir kez yaşarsanız, karakteriniz olması kaçınılmazdır. Günahıyla sevabıyla kazandığınız her kuruşun, aldığınız her nefesin hakkını önce kendinize verebileceğiniz bir hayatınız olması önemlidir.  

Nazım Hikmet’in Yaşamaya Dair şiiri ile hepinize mutlu yıldönümleri dilerim.  

Serter Karataban

06.06.2013

Yaşamayı ciddiye alacaksın,

yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yani ağır bastığından.

Nazım Hikmet